Kısırlıkla ilgili doğru bilinen yanlışlardan diğer blog yazımızda bahsetmiştik. Şimdi sıra geldi tüp bebek hakkında halk arasında dolaşan şehir efsanelerine. İlk denemede başarılı olma şansı, tüp bebek tedavisinde yaşın önemi ve çok daha fazlası hemen aşağıdaki satırlarda. Buyrunuz.
“İlk deneme başarılı olmaz”
İnsanlar arasında dolaşan yanlış bilgilerden ilki, tüp bebek tedavisinde ilk denemenin başarısız olacağı. Fakat bu doğru bir yargı değil. Tüp bebek tedavisinde başarılı olma şansı; kısırlığa neden olan faktöre, bu faktörün belirlenmesine ve tedavi sürecine göre değişiklik gösterir. Ayrıca sperm ve yumurta kalitesi, genetik birçok faktörü de unutmamak gerek. İstatistiklere baktığımızda çıkan sonuçlar çiftleri cesaretlendirici nitelikte. Tüp bebek ile çocuk sahini olmayı deneyen çiftlerin %40’ı ilk denemede, %55’i ikinci denemede ve %65’i üçüncü denemede başarı şansı yakalıyor.
“Tüp bebek tedavisinde yaşın önemi yoktur”
Kadınların istedikleri zaman tüp bebek yöntemi ile hamile kalabileceği fikri de yine kulaktan kulapa yayılan bilgilerden. Ancak bu söylem tam olarak doğru değil. Yukarı da bahsettiğimiz gibi tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen çeşitli faktörler mevcut ve bunların en önemlilerinden biri de yaş faktörü. Kadınlarda yumurtlama ve üreme döngüsü yaklaşık 35 yaşından sonra farklılaşmaya başlar. Araştırmalar, özellikle 40 yaşından sonra tüp bebek tedavisinde başarı oranının düşmeye başladığı yönünde. Fakat burada istisnaların kaideyi bozduğunu unutmamak gerek.
“Tüp bebek tedavisinde ikiz ya da üçüz gebelik oluşur”
Tüp bebek tedavisi ile hamile kalan kişilerde çoğul gebelik oluşması, çoğunlukla birden fazla embriyo yerleştirme işlemi yapılması ile ilgili bir durum. Geçmiş yıllarda, doğum şansını arttırmak için genellikle birden fazla embriyo transferi yapılıyordu. Bu nedenle eskiden tüp bebekle gerçekleşen gebeliklerde çoğul gebeliklerin sayısı daha fazla ortaya çıkıyordu. Ancak son yıllarda teknolojinin önemli ölçüde geliştiğini göz önünde bulundurmalıyız. Bunun yanında birden fazla embriyo transferi, erken doğum hatta düşük riskinin artmasına sebep olabiliyor. Bu yüzden aksi gerekmedikçe transfer aşamasında bir sağlıklı embriyo seçilmeli.
“Tüp bebek tedavisinde başkalarının spermi ve yumurtası karışabilir”
Bu tür durumların sadece filmlerde yaşandığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Tüp bebek merkezlerinde bulunan özel teknik ekipmanlar oldukça güvenli bir şekilde kullanılır, hastanın işlemi kendisine ait kodlu bölümlerde saklanır. Çoklu doğrulama yöntemleriyle gerçekleştirilen bu işlemlerde, hiçbir hastanın hücrelerinin diğer hastanınkiyle karışması söz konusu değildir.
“Tüp bebek ile dünyaya gelen bebekler sağlık açısından risk altındadır”
Tüp bebek tedavisi ile dünyaya gelen bebeklerin sağlık açısından risk altında olduğu düşüncesi yine yanlış bir şehir efsanesidir. Dünya genelinde tüp bebek yöntemi ile dünyaya gelen milyonlarca çocuğu düşünün. Bu çocukların, doğal yolla dünyaya gelen bebeklere göre sağlık açısından daha riskli olduklarını gösteren herhangi bir bilimsel veri bulunmuyor. Hatta, tüp bebek tedavisinde anne ve baba çeşitli kontrollerden geçtiği için bebekte ortaya çıkabilecek sorunları tahmin etmek daha mümkün.
“Tüp bebek tedavisi sezaryen doğum ile sonuçlanır”
Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmak, sezaryen doğum yapmayı gerektirmez. Sezaryen doğum, normal doğumun gerçekleşemeyeceği durumlarda tercih edilir. Kesin ve net bir komplikasyon söz konusu değildir. Tüp bebek tedavisi ile gerçekleşen gebeliklerde de normal doğum yapılabilir.
“Tüp bebek tedavisi ağrılı bir süreçtir.”
Tüp bebek süreci ağrılı ya da sürekli olarak yatmayı gerektiren bir tedavi değildir. Tedavi sürecinde herhangi bir rahatsızlıktan şikayetçi olan kadın sayısı da oldukça azdır. Embriyo transferi, yaklaşık 15 dakika içinde gerçekleşir ve hastalar 45 dakika sonra taburcu olur. 24 saat geçtikten sonra günlük aktivitelere devam edilebilir. Bazı kadınlar, yapılan enjeksiyonların acı verici olabileceğini düşünür ancak bu efsane de asılsızdır. Çalışma konusunda ise tüp bebek tedavisine başlayan kişiler, herhangi bir sorun olmadığı taktirde iş hayatlarına normal bir şekilde devam edebilir.